YETKİ BELGELİ AVUKATIN ÖZEN VE SADAKAT BORCUNU ASİLE KARŞI YERİNE GETİRMESİ GEREKTİĞİ
Cuma Ekim 09, 2020 10:26 pm
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2016/2332
Karar Numarası: 2018/11444
Karar Tarihi: 28.11.2018
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı ... avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalılardan ...'a güvenerek 2 adet taşınmazının tapusunu emaneten devrettiğini, kendisinin bilgisi dışında taşınmaza ipotek koydurduğunu, borcun ödememesi üzerine taşınmazlarının üzerine haciz konduğunu ve satış aşamasına geçildiğini, durumu öğrenince davalılardan ...'u avukat olarak tuttuğunu ve ona vekalet verdiğini, bu vekalet ile vekilin davalı ... aleyhine tapu iptali tescil davası açtığını, dava devam ederken ipotek nedeniyle taşınmazların satışa çıkarıldığını, satışın durdurulması için davalı avukat ... tarafından mahkemeye başvurulduğunu, mahkemece %20 teminat yatırılması mukabilinde satışın durdurulmasına karar verildiğini, ancak bu durumdan avukatlarınca bilgilendirilmediğinden satış işleminin gerçekleştiğini, dükkanlardan birini kendisinin alabildiğini, ancak diğerinin başkasına satıldığını, böylece davalı bankanın parasını aldığını, ancak kendisinin mağdur olduğunu, davalıların her birinin olayda ayrı ayrı kusuru bulunduğunu, bankanın da taşınmaza bilerek ipotek koydurduğunu iddia ederek 360.000,00 TL alağının davalılardan tahsiline karar verilmesini isatemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, her bir davalı açısından davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılardan ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalılardan ...'nun yetki belgeli avukat olduğunu, taşınmazın cebri icra yolu ile ihaleye çıktığı gün tapu iptal tescil davasının yürütüldüğü ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden satışın durdurulmasını talep ettiğini, ancak işlemi takip etmeyerek kendisini zarara uğrattığı iddia ederek eldeki davayı açmış, davalı ise o tarihte stajer avukat olduğunu, davayı asıl yürütmekle sorumlu avukatın ... olduğunu, ilgili davada tek yaptığı işlemin satışın durdurulması istemi olduğunu, sonuçtan davacıyı haberdar etmesine rağmen davacının teminatı yatırmadığını, kendisine yüklenebilecek kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacı tarafından verilen vekaletnamede davalı avukat ...'nun ismi geçmediği ve davayı takip yetkisi bulunmadığı için bu davalı yönünden husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya üzerinden yapılan incelemede; davacının davalılardan Av. ... ile ... ... 10.Noterliği'nin 04.09.2007 tarih ve 033028 yevmiye ile vekil tayin ettiği, vekillere birlikte veya ayrı ayrı ifayı vekalet yetkisi ile birlikte başkalarını da tevkil teşrik ve azle mezun ve yetkili kıldığı, davalı vekillerince ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde taşınmazın devredildiği ... aleyhine tapu iptal tescil davası açıldığı, 16.8.2010 tarihinde Av. ...'nun usulüne uygun yetki belgesi sunarak ihalenin durdurulması yönünde ihtiyadi tedbir talep ettiği, mahkemece %20 teminat yatırılması halinde talebin kabulüne karar verildiği, teminat yatırılmadığı için taşınmazların satıldığı, ardından davacının bizzat verdiği dilekçe ile davasını alacağa dönüştürdüğü, mahkemece 22.11.2011 tarih ve 2007/457 Esas ve 2011/531 Karar sayılı ilam ile davanın kabulüne karar verildiği, dosyanın temyiz edilmeksizin 30.04.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Avukatlık Kanunun 56. maddesinin 5. fıkrasında ‘’Avukatlar veya avukatlık ortaklığı başkasını tevkil etme yetkisini haiz oldukları bütün vekaletnamelerini kapsayacak şekilde bir başka avukata veya avukatlık ortaklığına vekaletname yerine geçen yetki belgesi verebilir. Bu yetki belgesi vekaletname hükmündedir.’’ hükmü, yine aynı kanunun 171. maddesinin 2. ve 3. fıkrasında ise ’’Avukata verilen vekaletnamede başkasını tevkile yetki tanınmış ise, yazılı sözleşmede aksine açık bir hüküm olmadıkça, işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir. Vekaletnamede, bunun düzenlendiği tarihten sonra açılacak veya takip edilecek bütün dava ve işlerde vekalete ve başkasını tevkile genel şekilde yetki verilmişse, avukat, bu tarihten sonraki dava ve işlerde müvekkilinden ayrıca vekalet almaya lüzum kalmaksızın işi başka bir avukatla birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.
İkinci fıkradaki hallerde, avukatın müvekkile karşı sorumluluğu devam eder. Birlikte takibettiği veya işi tamamen devrettiği avukatların kusurlarından ve meydana getirdikleri zarardan dolayı müvekkile karşı hem şahsen hem de diğer avukatla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Şu kadar ki, bu hüküm, 12 nci maddede yazılı bir iş sebebiyle başka bir yerde çalışmak zorunluğunda olduğu için işi tamamen başkasına devreden avukatlar hakkında uygulanmaz.’’ hükmü düzenlenmiştir.
Az yukarda incelenen mevzuat hükümleri gereği,yetki belgesi vekalet hükmünde olup, yetki belgeli avukat kusuruyla verdiği zarardan asile karşı diğer avukat ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Somut olayda; davalı avukat ... yetki belgesi ile yetkilendirilmiş avukattır ve Avukatlık kanunu 171'e göre kusuru ile verdiği zarardan sorumludur. Ayrıca Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde gereği Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler. Bu hüküm de göstermektedir ki, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevlidir. Bu nedenle, yetki belgeli avukatın özen ve sadakat borcunu asile karşı yerine getirmesi gerekir. O halde, mahkemece, yetki belgeli avukatın gerekli bilgilendirmeyi yapıp yapmadığı dosya kapsamındaki deliller çerçevesinde değerlendirilerek eyleminin kusurlu olup olmadığı ve zarara sebebiyet verip vermdiği değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilmeksizin davalı ... yönünden husumet nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalı ...'nun temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalı ...'nun temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
- İŞ ŞARTLARINDA ESASLI DEĞİŞİKLİĞİ İŞÇİNİN YERİNE GETİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ OLMADIĞI
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNUN YÜRÜLÜĞE GİRMESİ SONRASI AHZU KABZ YETKİSİ OLMASA DAHİ AVUKATIN TAHSİLAT YAPABİLECEĞİ
- YURTDIŞINA ÇIKAN HAT SAHİBİNİN ÜCRETLER KONUSUNDA BİLGİLENDİRİLMESİ GEREKTİĞİ
- İRTİBATLI OLAN DAVALARDA DAVALARIN BİRLEŞTİRİLEREK KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ
- TEMİNAT SENETLERİNDE DAYANAK BELGEDE HANGİ İLİŞKİNİN TEMİNATI OLDUĞUNUN BELİRTİLMESİ GEREKTİĞİ
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz